Mimari Aydınlatma Tasarımı Disiplininin Temellerindeki İsim: Richard Kelly
Mimari aydınlatma tasarımı ile ilgilenip Richard Kelly’nin miras bıraktığı terminoloji ve mimari aydınlatma tasarımı disiplinini bugünki haliyle tanımlamış olduğu gerçeğini es geçmek büyük hata olur. Işık ile ilişkisi sahne aydınlatması ile başlayan ve Yale mezunu bir modernist mimar olan Richard Kelly, Mies van der Rohe, Philip Johnson, Louis Kahn, Eero Saarinen gibi dönemin popüler mimarları ile birlikte çalışmış; Yale, Princeton ve Harvard üniversitelerinde ders vermiştir.
Richard Kelly’yi iki grupta incelemek istiyorum. Bu yazı, mesleğimize yaptığı büyük katkılar üzerine olacak. Yakın zamanda gelecek olan yazı ise katkıda bulunduğu ve mimarlık tarihine mal olmuş önemli yapılar üzerine olacak.
1952 yılınca College Art Journal’da yayınlanan Mimarlığın Dahili Bir Parçası Olarak Aydınlatma (Lighting as an Integral Part of Architecture) başlıklı makalesinde mekandaki ışık etkilerini 3 gruba ayırmıştır. Mekanı tasarlarken bu üç gruptan da elemanlar kullanmak, mekanın görsel bütünlüğünü sağlayacaktır. Birinci eleman ambient luminescence, yani ambiyans aydınlığı. Genel aydınlatmayı kapsadığını söyleyebileceğimiz bu eleman; mekanı tanımlamamıza ve güvende hissetmemize yardımcı oluyor. Bu aydınlatma tipinde her yer eşit miktarda aydınlanıyor ve doku, detay veya gölgelerle formların vurgulandığı durumlar olmuyor. Richard Kelly bu elemanları tanımlarken günlük hayatta karşılaşabileceğimiz birtakım ışık olaylarından da örnek vermiş. Ambiyans aydınlığını da açık bir arazideki karlı sabah, sisli havada küçük bir teknede giderken yayılan ışık, sanat galerilerindeki şerit aydınlatma veya endirekt aydınlatmaya dair aklımıza gelebilecek her türlü durum olarak örneklendirmiş.
İkinci elemanımız focal glow, yani odaksal parıltı. Mekanda hiyerarşinin sağlanabileceği bu eleman; ilk görmemizin istendiği noktaya odaklanmamızı, önemli-önemsiz aydımı yapmamızı, bazen de ürün satmamızı sağlıyor. Bu eleman, mekanda çoğaltılarak kendi aralarında hiyerarşileri oluşturulabilir ve mekandaki karmaşıklık da artırılabilir. Bu eleman için verilen örneklerin başında sahnedeki spot ışığı geliyor. En sevdiğiniz okuma sandalyesine düşen ışık havuzu, vadinin sonunu aydınlatan gün ışığı veya kamp ateşini de bu elemanın yerini pekiştirebilmek için düşünebileceğimiz örneklerden birkaçı.
Son elemanımız da play of brilliants, yani parıltıların oyunu. Bu elemanı mekanı eğlenceli hale getiren, bize farklı duygular hissettirebilecek, görsel tatmin sağlayacak ışıltılar olarak düşünebiliriz. Richard Kelly de bunu balo salonundaki kristal avizeler, Chartres katedralindeki gül pencere veya gece vakti Times Meydanı olarak örneklendirmiş.
Richard Kelly, ışıkla oynamak için ise kişinin birtakım yeterliliklere sahip olması gerektiğini belirtiyor. Bunlar ışığın özelliklerini tanıyabilecek iyi eğitilmiş bir göz, ışığın insanlar üzerindeki kültürel ve psikolojik etkileri üzerine tecrübe ve bilgi, ve fiziksel teknikleri önerip uygulaması için gereken tecrübe ve bilgi. Bugün mimari aydınlatma tasarımı disiplininin bir meslek olarak yapılması için özel bir ilgi, eğitim ve araştırma gerektirdiği sonucuna çıkan bu çıkarımlar, mekanların nicel ve nitel anlamda kullanıcının ihtiyaçlarını karşılaması açısından özel olarak bir aydınlatma tasarımcısının çalışmasının gerekliliğini doğruluyor. Richard Kelly’nin projelerinde sunduğu yenilikçi çözümler ve teknikler ile ışığın nicel özelliklerine rağmen hiç umulmadık sonuçlar ile karşılaşmamız, ışığı bahsettiği biçimde tanıması sayesinde meydana geliyor. Işığın bir mimari eleman olarak ele alınıp, yarattığı farklar ve kazandırdığı nitelikler anlaşıldıkça daha çok projede aydınlatma tasarımcısı danışmanlığı alınmasını umuyor, öngörüyor ve destekliyoruz.